
Bir insanı hayatın tüm sabahlarında onunla uyanabilecek kadar çok sevmek; hiç huzursuz olmadan beraber saatlerce susacak kadar iyi tanımak … Bunları yakalayabilecek kadar şanslı olmak ya da olamamaktır artık kaygınız. Tanımak isteyeceğiniz, aşık olabileceğiniz, sevebileceğiniz, güvenebileceğiniz onlarca, yüzlerce, binlerce farklı insan vardır ve bu karmaşada artık doğru seçim yapmak istersiniz ve korkarsınız. Bu korkunun yarattığı tatminsizlik ve huzursuzlukla boğuşuruz.
Kaçırılan fırsatların huzursuzluğu … Oysa ortada çok büyük bir yanlış vardır. Çünkü hayat bir oyun olmadığı gibi, evlilik de kazanılacak bir yarış değildir. Hayat basittir, biz karıştırırız. Eve gelen gazeteyi açıp taze kağıdı koklamak, tertemiz bir yatağa yıkanıp yatmak, kızarmış ekmekle beyaz peynir yemek kadar basit mutluluklar vardır hayatta. Gerçek mutluluklar... Ýnsanın yaşadığını farkettiği anlar… Bu anları yakalamak ve yaşamak çok güzeldir. Sonra da kendi kendine gülümseyebilmek ve en güzeli de gülümserken yanındakine dönüp onun da gülümsediğini görmek. Ýşte evlilik böyle birşey olmalıdır. Beraber hayata gülümsemek … Gerektiği zaman uğraşmak, zorlamak, beraber pes etmek, sonra beraber başlamak yani hayatı paylaşmak. Ama ne olursa olsun el ele hayata gülümsemek.
Bütün o aşk oyunları bir gün bittiğinde yanınızda görmek istediğiniz bir hayal kahramanı olmamalı. O da aynı sizin gibi eksikleri ve hataları olan, aynı sizin gibi sabah kalktığında nalet suratlı, dağınık saçlı olabilen biri olmalı ki beraber hayata gülümseyebilin. Onu sizi çok etkileyen seçimleriyle sevdiğiniz gibi yaşlandığınızda beraber romatizma ağrıları çekeceğiniz için de sevin ve unutmayın ki ne kadar az koşarsanız o eksik heveslerin peşinden o kadar çabuk yakalarsınız hayata beraber gülümsemenin keyfini …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder